Sanırım hamileliğimin 20. haftası civarıydı. ramazan bayramına 1-2 gün vardı. Gebelik şekerim çıktığı için endokrin uzmanı doktorum her öğün sonrası kısa yürüyüşler yapmamı önermişti.
Jinekoloğumda bir sakınca olmadığını söyleyince bende günde 2 defa yürüyüşe başlamıştım. Bir gün sol kasığımda ani bir acı hissettim. Bebeğin baskı yapıyor olmasından şüphelenip yürüyüşlere ara verdim.
Arife günü ağrı sol bacağıma indi ve dayanılmaz bir hal aldı. Yürümek imkansız hale geldi. Derinlerde hissettiğim ağrı gitgide şiddetlenince bayram sonrası hemen bir kalp damar cerrahına gittik. İlk muayede hemen damar tıkanıklığı olduğu saptandı ve kesinleştirmek için ultrasonla bakıldı.
Evet tanı doğruydu. Ana arterde bir tıkanıklık vardı. Hemen hastaneye yattım ve tedavim başlandı. Günde 1 adet coraspin 100 ve innohep vuruldu. Ayağım 2-3 güne normal haline geldiysede tedavim hamileliğim boyunca devam etti. 32. haftaya kadar coraspin kullandım , 34. hafta da ise innohep iğneyi bıraktım.
Doğum sırasında ise hiçbir sıkıntı yaşamadım. Hergün varis çorabı giyerek ve hareketlerimi kısıtlamadan çok şükür bunuda sağlıklı bir şekilde atlattım.
22 Mayıs 2013 Çarşamba
Hamilelikte Derin Ven Trombozu
Döndüm
image, a photo by nur_luna on Flickr.
Yine oldukça uzun bir ara verdim. Bu süre zarfında resimde gördüğünüz miniğe canımdan bir can verdim. Harika bir doğum ve sonrasında lohusalık yaşadım.
Hamilelğimde yaşadığım DVT yüzünden doktorum sezeryan doğum yapmamın en doğru olacağıan karar verdi. İyi ki de sezeryan olmuşum. Oldukça kolay ve rahat geçti. Sonrasında ne bir ağrım ne de hareketlerimde kısıtlama söz konusu olmadı.
Sanılanın aksine sütümde çabucak geldi. Karnımda bebeğimle girdiğim hastaneden ertesi günün akşamı kucağımda evimize döndüm.
Bebeğim şimdi 4,5 aylık kocaman bir adam oldu. Çok şükür birbirimize çok çabuk alıştık. Anlatacak ve paylaşacak çok şey biriktirdim. Taze annenin bu sürede yaşadıklarını takip etmek isterseniz benimle kalın.
5 Kasım 2012 Pazartesi
Hamilelik Halleri
Benimle ayni sıkıntılari yasayan hamileler icin daha detayli anlatmaya calisacagim bu yasadiklarimi. Simdilik sizi göbisle basbasa birakiyorum.
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Oğlum henüz çok küçük. 16. haftamızı geride bırakıyoruz bu hafta. Yani dolu dolu 4 aylık oluyor. Çok şükür şu ana kadar hamilelikle ilgili ciddi sıkıntılarım olmadı. Aşerme, kusma, bulantı hiç bilmedim. Yanlızca bu ara biraz midem yanıyor o kadar. Doktorum bebeğe psikolojik olarak hazır olduğum için bu tür sıkıntılarımın olmadığını düşünüyor. Kim bilir belki de öyledir.
İlk aylar yanlızca çok yorgun ve halsiz olduğumu hatırlıyorum. Bazı günler yataktan dahi çıkmak istemiyordum. Tek istediğim uyku uyku ve uykuydu :)) Şimdi ise sıcaklarla boğuşuyorum. Neyseki ilk aylarıma denk geldi. Son ayları sıcaklara denk gelen tüm hamilelere Allah yardım etsin.
İlk bebeğim olduğu için her konuda bilgi sahibi olmaya çalışırken çok fazla da kafamı ayrıntılarla karıştırmak istemiyorum. Biliyorum ki her kadının hamileliği, ve bebekleri farklı. Tek bir doğru olmadığı gibi uygulamalarda çok farklı. Ben işin keyifli taraflarıyla ilgilenmeyi kafamı bilgi kirliliğinden uzak tutmaya çalışıyorum. Son zamanlarda yeni anne olmuş blog sahibelerinin sayfalarını sık sık ziyaret ediyor, fikirlerini not alıyorum. Zira bu bilgilere çok ihtiyacım olacak.
Bayram sonrası yavaş yavaş hazırlıklara başlamayı istiyorum. Elim her gördüğüme gitse de herkesin tavsiyesi abartmamam konusunda hem fikir. Bakalım kendimi alışveriş konusunda ne kadar frenleyebileceğim.
Şimdiden uyarmak istiyorum burası bir süreliğine hamilelik, bebek hazırlığı gibi konularla sizi sıkabilir :)) Görmemişin oğlu olmuş misali :))
Anlayışınızı ve desteğinizi bekliyorum.
Sevgiler,
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Amsterdam Sonrası
Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı. Mevsimler gelmiş geçmiş. Aylar birbirini kovalamış. Bu zaman içersinde hayatımızda çok fazla değişmedi aslında. Sadece eşimle bol bol gezdik yine. Önce Almanya'ya gittik yine eşimin abisi ve eşiyle. Ardından da hep görmek istediğimiz Amsterdam'a.
Gitmeden önce yaptığımız net araştırmalarında kimi seviyordu kimi de görülecek pek bir yer yok diyordu Amsterdam için. Bir kez daha anladık ki aslında ne bulmak istediğimizle alakalı beğenip beğenmememiz. Biz eşimle bayıldık bu şirin ve romantik kente. Havasıyla, suyuyla, kültürüyle, insanıyla büyüledi bizi.
Amsterdam'a yakın olan balıkçı kasabalarını da unutmadık tabi ; Marken ve Volendam. Siz siz olun Volendam'da Harig denilen o ekmek arası tütsülenmiş balığı yemeyin. Amanııın sakın haa!!
Ayrıca araba kiralayıp günübirlik bir de Düsseldorf yaptık.
Gitmeyi düşünenler için kısacık hemen bahsedeyim;
Casa 400 otel'de kaldık. Amstel Station'a yürüme mesafesi 5 dk. 6 no'lu tramvayda geçiyor. Çok merkezi sayılmaz ama metro ve tramvay bağlantısıyla her yere çok yakın. Temiz bir otel.Biz memnun kaldık.
Ulaşım inanılmaz rahat.Her adım başı tramvay durağı mevcut. Biz tur'suz gittik her zamanki gibi. Elimizde harita kendimiz keşfettik.
Yemek konusunda ise hiç zorlanmadık.Zincirler sağolsun Burger King, KFC hatta Koşebaşına bile gittik Amsterdam'da. Orda bile adana kebabımızdan vazgeçmedik.
Bolca alışveriş yaptık. Hatta eşimi kızdırcak boyutlarda diyebilirim. Neyseki anlayışlı davranarak her köşedeki H&M'de beni bekledi saolsun.
21 Ocak 2011 Cuma
Bu kotu istiyorum!!!
Bu arada neler yaptığıma dair güzel mailler alıyorum. Son bir kaç aydır oldukça yoğunum diyebilirim. Koşturmaca içinde yaşıyorum. Günler nasıl geçiyor anlamıyorum. Bazı sağlık sorunlarım oldu çok şükür daha iyiyim.
Bebek henüz yok. Niyet var ama :)) Kısmet artık. Yakın bir zamanda yine eşimle yollara düşeceğiz. Bu sefer yine Almanya ve kısa bir İsviçre turu yapacağız. Kışın en çok yakıştığı iki ülke şimiden beni heyecanlandırıyor.
Alan adımı yine blogspot yaptım çünkü siteye ulaşılamadığına dair mailler gelince böyle bir çözüm buldum. Başka türlüsünü beceremedim de.
Bundan böyle elimden geldiğince sık yazmaya çalışacağım.Umarım başarırım.
26 Kasım 2010 Cuma
Geçmiş Bayram ( Floransa)
Bayram geldi geliyor derken üzerinden bir hafta bile geçti. 9 gün olması sebebiyle birçoğumuz tercihini yurtdışından yana kullandı. Bizde eşimle uzun süredir hayalini kurduğumuz Toscana turumuzu yaptık. Herhangi bir tur almadan kendi imkanlarımızla uçağımızı ve otelimizi ayarlayıp soluğu Floransa'da aldık. Daha önce orda yaşadığım için hiç zorluk yaşamadık.
Pisa kulesinde klasik pozlar verdik. Verenlerle de dalga geçtik. Şehirde güzel bir yürüyüş yaptık. Vitrinleri izledik.
Arno nehri üzerindeki kısacık köprülerde öylece durup şehri izledik. Hava bizden yanaydı. ne çok soğuk ne de sıcaktı. Bahar gibiydi nerdeyse. 7 yıl geçmesine rağmen hiçbirşeyin değişmediğini görmek şaşırtıcıydı. Halbuki bizim ülkemizde ne çok şey değişiyor.
Siena'ya gitmeyi de ihmal etmedik. Nasıl da güzeldi daracık sokaklar. Meşhur Palio yarışlarının yapıldığı Il Campo meydanında capuccino'larımızı yudumlarken insanları izledik. İtiraf ediyorum Siena çok soğuktu. Donduk hatta. Ama gittiğimize değdi. Floransa'ya kadar gitmişken uğramadan dönmeyin. Santa Maria Novella istasyonundan sürekli tren var. Yolculuk nerdeyse 1 saat sürüyor. Trenden indiğinizde şehir merkezine giden otobüslere biniyorsunuz. ve ta taam Il Campo'ya çok yakınsınız. Dar sokaklardan sonra meydana ulaşıyorsunuz.
İtalya yine çok güzeldi. Alışverişler yapıldı. Yeni sezona dair notlar alındı. Sanırım giyinmek üzerine İtalyanlardan alacağımız daha çok ders var. Bu kadar yaratıcı kombinler karşısında gerçekten çok etkilendim. Sokak modası almış başını gitmiş.
Şimdilik Floransa notları bu kadar. Neler mi aldım az sonra :))